
İSKANDİNAVYA’NIN KOYU KAHVE(RENGİ) ŞEHRİ HELSİNKİ

Ağustos sonunda İstanbul sıcaklarında terler akıtırken bir anda bulduğum ucuz Baltık bileti ile kendimi Riga ve Talin sonrası İskandinavya’nın soğuk ve güzel kenti Helsinki’de buldum.
Hayatımın en güzel gemi yolculuğu diyebileceğim Talin Helsinki arasında Viking Lines’ın ihtişamlı kırmızı beyaz bir cruise gemisi yaklaşık 2 saatlik bir yolculuk sonrası Helsinki’ye ulaştım. Geminin içinde yer alan farklı karakterler ve onların orada çok sıradan olması gözlerimi yaşarttı az biraz. Sosyetesi, rastalısı, karası, beyazı, sakalına beş toka takanı.. Sabahın sekizinde black jack masası başında olanı… Fark yok.. Zaten sabah sakin Baltık denizine eğik vuran dalgalar da ayrı güzellikteydi..
Helsinki’ye yaklaşmaya başladığınız zaman gemi dar boğazlardan geçmeye başlıyor. Etraftaki minik adalardaki minik kırmızı İskandinav evler oldukça şirinler. Uzaktan Helsinki koyu kahverengi ve gri tonlara sahip görünüyor. Yakınlaşınca da durum değişmiyor. Şehri tanımlayacak iki renk var kahverengi ve gri 🙂
Konaklama için Eurohostel’in tek kişi konaklamalı odalarından birini tercih ettim. İnanılmaz düzenli, temiz, Market Square’e (semt pazarı) ve liman’a yakın bir hostel. Viking Lines gemisinden iner inmez karşı kaldırıma geçip 2 blok yürüyorsun önüne çıkıveriyor.
- Markalaştırmalarına bayıldığım Hell yeah! şehir haritası, Food Helsinki Hell Yeah! yemek haritası gibi haritaları alıp hemen kendimi soğuk sokaklara attım.
- Ortalama 16-20 C arasında olan hava çok değişkendi. Kah yağmur yağıyor,kah güneş çıkıyor,rüzgar esiyor.. Aşırı kararsız bir hava…
- Şehirde yer alan haritalar, yönlendirmeler, işaretler, tabelalar yer bulma işinizi o kadar kolaylaştırıyor ki.. 2 -3 gün kimseyle konuşmadan yön bulabilirsiniz hatta kimseyle konuşmadan da yaşayabilirsiniz bu şehirde. O kadar sistematik.
Finlandiya ülkece bildiğiniz kahve bağımlısı. Öyle 3. dalga değil bildiğiniz sıcak filtre kahve bağımlısı. Kişi başı kahve tüketimi yıllık 12 kg ile dünyada en çok kahve tüketen ülke konumunda. Somon çorbası bile kahve eşliğinde servis ediliyor 🙂 daha ne olsun. Tam kahveseverlere göre. Bu sebeple bu yazıda sadece Market Square ve kahve içtiğim mekanlardan bahsetmek istiyorum.



Market Square dedikleri bildiğiniz çadırlı bir pazar alanı. Ebatları sıradan bir semt pazarı büyüklüğünde değil yarısı veya çeğreği kadar, mini pazar diye düşünebilirsiniz. İçinde yine seyrine doyum olmayan taze berry’ler, çilekler, sarı – kırmızı frambuazlar, yeşil- mor frenk üzümleri, değişik trüf mantarlar ve tabi ki pişmiş somon ve türevleri var. Ben taze frenk üzümü yemeyi tercih ettim. Garip olan şey bu tip berry’leri tartarak satmıyorlar, litre ile satıyorlar. Belli kaplar var o kapların aldığı kadar :). Ayrıca tüm pazar satıcıları çok akıcı İngilizce konuşuyor. Öğle saati geldiğinde bir paket olarak 7€’ya satılan somon çorbası + ekmek+ kahve paketinden aldım. İnanılmaz lezzetli somon çorbasını mutlaka ama mutlaka deneyin bu pazarda. Kahve ve ekmeği çok övemeyeceğim. Ekmek olarak verdikleri bildiğiniz 2 incecik dilim wasaydı. Adamların fit kalmasının sırrı ortada 🙂 Kahve ise içtiğim en kötü kahveydi diyebilirim. Su ve kahve rengi karışımıydı sahiden. Ama somon çorbasının yanında o kadar iyi gitti ki hepsini unutup somon çorbasını kaşıklamaya daldım.




- Fazer oranın en ünlü pastahanelerinden biri. İnanılmaz şık tasarımlı tatlılar, pastalar şöyle diyor. “Ben yemelik değil seyirliğim”. Sahiden de öyle. Görüntü muhteşem, tat eksik. Yahut benim damak zevkime uygun değil. Seçtiğim seyirlik tatlı limonlu bir mini tart idi. Frazer’ın kahve ile ilgili iyi yönü filtre kahvelerinin taze olması ve sınırsız refill’i olması. Dolayısıyla minik seyirlik tatlımı seyrderken sık sık kahve kupamı yeniden doldurdum.
Fazer seyirlik tatlısı ve kahvesi - İskandinav mantığı self servis, sınırsız refilli kahve neredeyse burada her dükkanda uygulanıyor. Parayı ödüyor boş bardağı alıyorsunuz ve kendiniz eğer filtre kahve dışında seçenek varsa istediğiniz kahveyi yapıyorsunuz. Genelde ise büyük termoslara filtre kahve yapılıyor ordan dolduruyorsunuz.
- İkinci kahve durağım ise 1800’lü yıllardan bu yana hala aynı yerinde işletilen ünlü Ekberg pastanesi oldu. Burası da iş adamları ve iş kadınlarının öğle yemeklerini atıştırdıkları ve kahvelerini içtikleri bi yer. Kahve servisi refilli yapabilmeniz açısından bardak ve filtre kahve dolu bir zarf ile yapılıyor. Buradaki kahvenin tadı cidden iyiydi. Onun dışında gözüm yabanmersinli tartta kaldı. Çok lezzetli görünüyorlardı. Maalesef benim tadacak yerim kalmamıştı yine somon çorbası + kahve ikilisi ile karnımı tıka basa doyurmuştum.
Ekberg pastanesi kahve sunumu Mavi mersin tartı - Ertesi sabah ise Market Square’e uğrama sebebim kahvaltı idi. Esplanade park tarafında şekerli hamur + kahve aldım. Sabah olmasından mütevellit bu sefer kahvenin lezzeti çok iyiydi.